Doğadaki tüm güzelliklerin davetine açık olan sizlerin,kişiliklerinin
şekillenmeye başladığı yıllarda tanıştığınız farklı sanat
etkinliklerinden olumlu olarak etkilendiğiniz açıktır. Tüm bu sanat
dalları arasında hiç kuşkusuz, müziğin ayrıcalıklı bir yeri
vardır.Sizlerin fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimleri için biz
eğitimciler, erken yaşta edinilen olumlu müzikal deneyimlerin önemini
vurgulamaktadırlar.
Sizlerin müzikle kurduğu ilişki,anne karnında başlayan doğal bir
ilişkidir. Anne kalbinin ritmik atışlarını dokuz ay boyunca dinleyen
sizler, özellikle duyularınızın geliştiği son dönemlerde, annenizin
sesinin farklı tonlarına, bunların anlamlarına karşı duygusal bir bağ
geliştirirsiniz. Müziği duyabilir, annenizin mırıldandığı melodileri
tanıyabilirsiniz.Çünkü bebeklerin,gebeliğin son dönemlerinde annesinin
söylediği sakin melodileri, doğumundan sonra da tanıdığı ve bunları
duyunca sakinleştiği kanıtlanmıştır.
Dünyadaki her kültürün, kendine özgü ninnileri vardır. Ninni, anne ile
bebek arasında kurulu, müzikal bir duygusal bağdır. Aynı ölçüde
işlevseldir de; annenin, çocuğuna, ortamın uyumak için güvenli
olduğunu belirtmesinin bir yoludur. Erken dönemlerde, bebek – anne –
baba arasında kurulacak müzik bağı, ileride yaşayacakları duygusal
ilişkileri sağlamlaştıracaktır.
Bebeklikten çıkan çocuk, kendini sağlıklı bir yetişkin yapacak
aktivitelerle tanışırken, müziğe özel bir önem verir. Çevresiyle olan
ilişkilerine ve oyunlarına müziği severek ekler. Dış dünya ile
ilişkilerinde müzik, onun için faydalı bir iletişim kaynağı haline
gelmektedir.
Müzik eğitiminin, uzun dönemde akademik başarı içerisindeki şaşırtıcı
önemiyle ilgili birkaç araştırma yapılmıştır :
Rauscher, Shaw, Levine, Wright, Dennis ve Newcomb, 1996 yılında üç-
dört yaşlarındaki yetmiş sekiz çocuğu incelediler ve onları dört gruba
ayırmışlar,otuz dördü özel piyano dersi, yirmisi özel bilgisayar
dersi, geri kalan yirmi dördünden onu özel şarkı dersi alırken, on
dördüne de hiç ders verilmemiş. Deney altı ay sürmüş. Çocukların
yaşlarına uygun dört standart test, deneyin başında ve sonunda
çocuklara uygulanmış. Testlerde, piyano dersi alan çocukların,
mantıksal hafızalarının ve algılama yeteneklerinin ciddi şekilde
geliştiği görülmüş.
On yedi farklı ülkede, on dört yaş grubunda, fen bilimleri okuyan
öğrenciler arasında yapılan araştırmada, ilk üç ülke sıralaması,
Macaristan, Hollanda ve Japonya olarak çıkmıştır. İlginç olan, bu üç
ülkenin de, eğitim programlarına, ana okulundan üniversiteye kadar
düzenli müzik eğitimi koymuş olmalarıdır. Özellikle Macaristan, çok
değerli eğitimci / besteci Zoltan Kodaly’ın çizdiği yöntemle
hazırlanmış bir eğitim programını, 1960’lardan itibaren
uygulamaktadır. Günümüzde Macaristan’da, ilkokul üçüncü sınıfa gelmiş
öğrenciler içinde, solfej yapamayan ya da bir şarkıyı doğru olarak
söyleyemeyen öğrenci yok gibidir. Macar öğrencilerinin, matematik ve
diğer bilimlerdeki başarıları göz kamaştırıcıdır. Sıralamada ikinci
olan Hollanda, düzenli müzik eğitim programına 1968’de başlamış,
Japonya da, bu iki ülkenin deneyimlerini özümseyerek kendi müzik
eğitim sistemini oluşturmuştur.
Benzer bir başka araştırma, yüksek teknoloji şirketlerinin merkezi
durumunda olan Amerikan Silikon Vadisi’nin (Silicon Valley), teknik
tasarımcıları ve mühendisleri arasında yapılmıştır ve bunlar içinde,
önde gelen yöneticilerin tamamına yakınının müzikle doğrudan ilgilenen
amatör müzisyenler olduğu saptanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, en yüksek akademik başarıya sahip
okulların, günlük aktivitelerinin %20 – 30’unu sanat aktivitelerine
ayırıyor olmaları dikkate değerdir ki bunların içinde müziğin önemli
bir yeri vardır. 1984 yılında tüm akademik göstergeleri başarısız olan
St. Augustine Bronx İlkokulu, uyguladığı yoğun müzik eğitimi
programının ardından, günümüzde başarı oranını %90’lara çıkartmıştır.
(GÜLTEK, Buğra, Müzik, Yetenek ve Çocuk, Çoluk Çocuk Dergisi, Şubat
2002 Sayı 11; DICKINSON, Dee, New Horizons of Learning, 2006)
Örnekler arttırılabilir. Son dönemlerde birçok özel okulun müzik
aktivitelerine daha fazla önem vermesi, iş başvurularında, başvuranın
sanatsal etkinliklerinin de sorgulanması, İngiliz Kraliyet Müzik
Akademisi sınavları gibi uluslararası sınavların yaygınlaşarak,
buradan alınan derecelerin iş ya da akademik kariyer başvurularında
kullanılması, müziğin, akademik başarıyla doğrudan ilgisinin
anlaşılmasının bir sonucudur.
Tüm sanatsal aktivitelerin siz çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini
kabul etmekle birlikte, piyanonun sahip olduğu özel yeri vurgulamakta
yarar vardır. Bazı araştırmalarda, piyano klavyesinin yapısının, insan
bilincinin işleyiş tarzına uygun olduğu ve tüm diğer müzik
aktivitelerinin getireceği fiziksel – duygusal yararları sağladığı
gibi, beynin mantıksal işleyiş kapasitesini de arttırdığı iddia
edilmektedir. Piyano öğrenen bir çocuk, gözleriyle, iki farklı
sıralanışta yazılmış (genellikle bu böyledir – iki farklı dizek üstüne
yazılan ve farklı referanslara göre (sol ve fa anahtarları) sıralanan)
notaları okur. İlerlemiş bir öğrenci, bu iki sıranın dışında, araya
yazılan nota partilerini de görüp çalmak zorundadır. Bazen, iki elin
sınırları zorlanarak, dört hatta beş ayrı ezgi partisini, sadece iki
elle çalmak zorunda kalabilir. Tüm bedenini, ama özellikle omuzdan
itibaren üst kolunu, ön kolunu, bileklerini ve parmaklarını koordine
eder, ayrıca iki ayağıyla da pedalları kullanır. Bu, beynin koordine
ettiği oldukça karmaşık bir aktivitedir ki piyanonun getirdiği tüm
duygusal ve estetik kazanımlar bir yana, başlı başına çok önemli bir
noktadır ve hiç de kolay değildir; yıllar süren ve adım adım ilerlenen
bir süreç gerektirir.
Kısaca, piyano eğitimini doğru zamanda, doğru kişilerden, doğru
yöntem ve materyalle almaya başlayan istekli bir öğrencinin, kişisel
gelişimine önemli bir katkı sağlandığı açıktır.